Mimar Sinan, Işılay Saygın Sokağı No:25, 35000 Konak/İzmir
tedavilerimiz

Prostat mesanenin hemen altında bulunan, üretra denilen idrar kanalını çepeçevre saran bir salgı organıdır. Sadece erkeklerde bulunur ve meninin sıvısını üretmektedir. Normalde 15-25 milimetre (mm) civarında bir hacme sahiptir. Daha yüksek boyutlara ulaşması iyi huylu prostat büyümesi (Benign Prostat Hiperplazisi – BPH) olarak adlandırılır.

Prostat bir organ ismi olmasına rağmen, toplumda hem prostat kanserini hem de BPH’ni anlatmak için hastalar “prostat” kelimesini kullanılmaktadır. İki hastalık birbirinden tamamen ayrı hastalıklardır. BPH’den prostatın boyutunun artması ve hastaların buna bağlı sorunlar yaşaması anlaşılmalıdır. Prostat kanserinde ise prostat içinde tümör dokusu vardır, herhangi bir bulgu olması şart değildir, prostatın boyut olarak büyük olması da gerekmez.

BPH’de temel olarak sorun prostatın büyüyerek içinden geçen üdrar kanalını (üretra) bası yaparak tıkaması ve idrar akışını zorlaştırmasından ileri gelmektedir. Buna bağlı olarak hastalarda zayıf işeme, kesik kesik idrar yapma, çatallı işeme gibi problemler görülür. Mesane kolayca boşaltılamadığı için idrarı tam boşaltamama hissi, sık idrara çıkma ve gece idrara kalkma (nokturi) görülebilir. İlerleyen zamanda mesanenin çalışma düzeni de bozulabilir ve idrar hissi kaybolabilir. Ayrıca uzun vadede tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, mesanede taş oluşması, idrarda kanama (hematüri) gibi problemler ve hatta böbrek yetmezlikleri baş gösterebilir.

BPH’nin kesin olarak nedeni ortaya konamamıştır. Ancak erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron etkisi ile yaşlandıkça prostat büyümektedir. Bu sebeple BPH’ın orta-ileri yaş hastalığı olduğunu ve yaş arttıkça ortaya çıkma olasılığının giderek yükseldiğini söylemek mümkündür. Ayrıca genetik ve çevresel faktörlerin de BPH oluşumunda rol oynayabileceği söylenebilir.

BPH tanısı üroloji doktoru tarafından tıbbi öykü (anamnez) alınıp muayene yapıldıktan sonra, laboratuar ve görüntüleme testleri yardımıyla konur.
Anamnezinizde idrar ile ilişki yakınmalarınız (idrarı depolamaya, idrarı boşaltmaya ve idrar yaptıktan sonraki döneme dair) sorgulanır. Kullandığınız ilaçlar, ek hastalıklarınız, yaşam tarzı alışkanlıklarınız listenir.
Fizik muayenede ürolojik ve genital organların muayenesi yapılır. Yine toplumumuzda “parmakla muayene” olarak bilinen digital rektal muayene (DRE) ile makattan (anüs-rektum) prostat muayene edilir ve prostatın kıvamına, büyüklüğüne ve şekline bakılır. Prostatta kanserli bir doku olup olmadığını anlamaya yardımcı bu muayene sağlığınız için büyük öneme sahiptir. Kanserli dokular oldukça sert ve yüzeyi düzensiz dokular olarak muayenede kendini belli edebilirler.
Kan testlerinde böbrek fonksiyonlarınz ve prostat sepesifik antijen (PSA) düzeyleriniz ölçülür. İdrar testi yapılması genelde önerilmektedir.
Üroflowmetri denilen idrar akım hızı testi; işeme hızını, miktarını ve işeme sonrası mesanede kalan idrar miktarını ölçmek için kullanılan pratik ve oldukça yol gösterici bir testtir.
Görüntüleme yöntemlerinde ultrasonografi (USG) oldukça sık tercih edilmektedir. Böbreklerin durumu, mesane başta olmak üzere idrar kanallarında taş varlığını ve prostatın boyutlarını sorgulamaya yaramaktadır.
İdrarının büyük çoğunluğunu ya da tamamını boşaltamayan, sonda takmak zorunda kalınan veya daha komplike idrar problemleri yaşayan hastalara ise ürodinamik incelemeler önerilmektedir.

BPH’da semptomlar çok hafif ise öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri ele alınır (çay, kahve, alkol başta olmak üzere her türlü sıvı tüketim alışkanlığının ele alınması; işeme alışkanlıklarının incelenmesi). Çoğunkukla hastalar ürolağa başvurduğunda orta veya ciddi derecede ve hayat kalitesini etkileyen şikayetlere sahiptirler. Hastaların çoğuna tedavide öncelikle ilaç tedavisi önerilir. İlaç tedavisinde çoğunlukla a-bloker grubu ilaçlar tercih edilir. Bunun dışında 5-alfa redüktaz inhibitörleri (5ARI), fosfodiesteraz 5 inhibitörleri (PDE5I), anti-muskarinik ajanlar, beta-3 agonistler veya tüm bu ilaçların kombinasyonları kullanılabilir. Her grup ilacın veya kombinasyon tedavilerinin kendilerine özgü yan etkileri olabileceği unutulmamalıdır. Örneğin a-bloker cinsel ilişki sonrası boşalamama veya ilk kullanımlarda tansiyon düşüklüğüne bağlı baygınlık hissi (senkop) yapabilmektedirler.
Cerrahi midahaleler BPH’nin diğer temel tedavi şeklidir.

İlaç tedavisine rağmen şikayetleri gerilemeyen hastalara cerrahi müdahele önerilmektedir. Bunun dışında sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında, mesane içinde taş oluşumu olan hastalarda, idrarını tamamen yapamayan hastalarda (üriner retansiyon), böbrek yetmezliği gelişen hastalarda, prostatta bağlı idrarda kanaması olan hastalarda cerrahi seçenek (önceden ilaç kullanmasa dahi) ön plandadır.
Günümüzde BPH’nin temel ürolojik tedavisi kapalı (endoskopik) yöntemlerdir. Bu amaçla penisin ucundan (üretral yol) kamera ve kameraya bağlı enerji cihazlarıyla girilip, büyümüş prostat çeşitli şekillerde alınır. Bunun için monopolar enerji, bipolar enerji, holmimum lazer (HoLEP) başta olmak üzere çeşitli teknolojiler kullanılmaktadır. Boyutu çok artmış prostatlarda açık ameliyatta önerilmektedir ancak HoLEP’in kullanıma girmesi ile açık ameliyat gerekliliği ortadan kalkmıştır. İleri yaşta anestezi alamayacak durumda olan hastalar için son teknoloji REZUM da yeni bir tedavi seçeeği olarak göze çarpmaktadır.
İdrar kanalı içine stent veya lift denen aparatlar da tedavide denenmektedir ancak kullanımı ve başarı şansı daha düşük kabul edilmektedir.

BPH için yapılan girişimlerde eğer kapalı (endoskopik) ameliyat yapılmışsa hastaların sondası 1 ila 3 gün, açık ameliyat yapılmışsa 3 ila 7 gün içinde alınmaktadır. Hastalar ameliyat sonrası eğer kullanıyorlarsa prostat ilaçlarını bırakabilirler. Ameliyat sonrası istenmeyen yan etkiler (komplikasyon), idrar kaçırma ve sertleşme bozukluğudur ancak prostat kanseri ameliyatının aksine bu moral bozucu yan etkiler BPH ameliyatından sonra çok daha seyrek görülür (kabaca %3’ten az, tecrübeli ellerde çok daha nadir). BPH’ın nüks etmesi genelde beklenen bir durum değildir ancak 10-15 senelik süreçte nadiren de olsa gerçekleşebilir, HoLEP ameliyatından sonra ise genelde nüks görülmez.. Ameliyat ve ameliyat sonrası dönemin genel olarak hastalar için komforlu geçtiği söylenebilir.